Karbon Emisyonu ve Emisyon Ticaret Sistemi

Makale Tarihi: 20 Kasım 2023
Yazar: Kübra Şahin



1. KARBON AYAK İZİ

Karbon doğada en yaygın olarak bulunan elementlerden biridir ve biyokütlenin en önemli yapı taşlarından bir tanesidir. Doğada bulunan karbon ile serbest halde bulunan oksijenin birleşmesi sonucu Karbondioksit (CO2) oluşur. Bitkilerin fotosentezi için gerekli olsa da özellikle sanayi devrimi ile fosil yakıtların kullanımı sonucu ortaya çıkan ve fazlalık olan Karbondioksit (CO2), Metan (CH4), ve diğer gazların oranlarında ki artış dünya yüzeyinin ısınmasına neden olmaktadır. Normal koşullar altında ekosistem karbon dengesini kendine ait bir döngü ile sağlamaktadır. Ancak enerji için fosil yakıt kullanımı, çimento gibi bazı sanayi dallarının yapmış olduğu üretim, ulaştırma, arazi, kullanımındaki değişiklik, çeltik ekimi, gübreleme ve hayvancılık gibi faaliyetler sonucunda atmosferdeki diğer sera gazları gibi karbon dengesi de değişime uğramıştır.

Fosil yakıtların kullanımı ile ortaya çıkan sera gazları, toprak ve arazinin düzensiz kullanımı iklim değişikliğine neden olan etkenlerin başında gelmektedir ve orman alanlarının azaltılması kullanımı karbon tutma potansiyelini azaltmaktadır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte sanayileşme, enerji tüketimi vb. durumlardan kaynaklanan küresel ısınma etkisini göstermiş, önlem alınmazsa daha sonraki dönemlerde de etkisinin süreceği ve bu etkinin telafisi olmayan bir durum getireceği belirtilmiştir.

Karbondioksitin küresel atmosferik konsantrasyonunun sanayi öncesi dönemdeki değeri yaklaşık 280 ppm iken, 1900 yılına kadar seviyeler sağlıklı bir biçimde 260-290 ppm seviyesinde kalmıştır. Ancak Şekil 1 ’de görüldüğü üzere, gezegenin atmosferik karbondioksit konsantrasyonu sanayi devrimi öncesi değerlerinden yaklaşık %30 oranında daha yüksek bir seviyesine ulaşmıştır.


Şekil 1. 1990-2020 yılları arası Atmosferik CO2 artışı

Şekil 1. 1990-2020 yılları arası Atmosferik CO2 artışı

Günümüzde sıkça duyduğumuz Karbon ayak izi ise ürün yaşam döngüsünün her bir aşamasında (üretim, taşıma, kullanım ve bertaraf) ortaya çıkan CO2 salınımının bir ölçüsünü ifade etmektedir.

Kişilerin küresel ısınmadaki payının ölçüsünü karbon ayak izi belirler. Bir başka ifade ile bir karbon ayak izi kişinin, kurumların veya herhangi bir üründen kaynaklı olarak doğaya bırakılan sera gazlarının genel toplam içindeki oranıdır. Karbon ayak izi hesabı, araçlarla kat edilen toplam yol, ısıtma amaçlı kullanılan enerji miktarı vb. birçok parametreyi içerisine almaktadır. Bu bakımdan karbonun birincil ve ikincil izleri belirlenirken dikkat edilmelidir. Karbon ayak izi doğrudan (birincil) ve dolaylı (ikincil) olmak üzere iki kısımdan meydana gelmektedir. Evsel enerji tüketimi, ulaşım, fosil yakıt kullanımı ile meydana gelebilecek CO2 salınımları belirlemede birincil ayak izi, tüm yaşam boyunca kullandığımız ürünlerin imalatı ve son olarak bozulmasına kadar atmosfere salınan CO2’yi belirlemede ise ikincil ayak izi kullanılır. Başlıca sera gazı kaynakları Şekil 2’de verilmiştir.


Sera Gazı kaynakları

Şekil 2. Sera Gazı kaynakları

Ülkeler sera gazı salınımlarını azaltma amacına yönelik hedef koyamaması ve gerekli alt yapıyı hazırlayamaması sebebiyle bir sözleşmeye gerek duyulmuş ve 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü ile bu durum giderilmiştir. Kyoto protokolü, küresel iklim değişikliği ile mücadele etmek amacıyla Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında imzalanan protokoldür. Protokol ile sanayisi gelişmiş ülkeler ile sanayisi gelişmekte olan ülkeler sebep oldukları CO2 ve sera etkisi yaptığı belirtilen diğer 5 sera gazının salımını azaltmak, bunu gerçekleştiremiyorlarsa karbon ticareti yolu ile haklarını artırmayı kabul etmişlerdir. Kyoto Protokolü, karasal karbon kaynaklarını ve yutakları yasal olarak bağlayıcı bir emisyon azaltma sistemine dahil ederek önemli bir atılım gerçekleştirmiştir.

Kyoto protokolü’nde sera gazı olarak kabul edilen altı gazın dört tanesinde karbon molekülü vardır. Karbon emisyonunun dünya genelinde artmasının başlıca sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

  • Sanayileşme
  • Enerji talebinde artış
  • Nüfus artışı
  • Şehirleşme ihtiyacı
  • Ormanların azalması
  • Sera gazlarının filtresiz bir şekilde doğaya salınmasıdır.

Yüzdesel olarak bakıldığında ise 1990 yılından 2017 yılına kadar toplam sera gazı emisyonu %135,4 artış göstermiştir. Şekil 3’de Türkiye’de karbon emisyon miktarının yıllara göre değişimi gösterilmektedir. Şekil 4’de Türkiye’de sektörlere göre karbon emisyon miktarının yıllara göre değişimi görülmektedir.


Türkiye’de karbon emisyon miktarının yıllara göre değişimi

Şekil 3. Türkiye’de karbon emisyon miktarının yıllara göre değişimi


Türkiye’de sektörel bazda karbon emisyon miktarının yıllara göre değişimi

Şekil 4. Türkiye’de sektörel bazda karbon emisyon miktarının yıllara göre değişimi

1.1. KARBON AYAK İZİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SORUNUNA KARŞI ALINAN ÖNLEMLER

1992 Rio Zirvesiyle imzaya açılan ve 1994’te yürürlüğe giren BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change -UNFCCC-) ile 2005 yılında UNFCCC’ye ek bir anlaşma olarak yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, iklim değişikliğini ve bunun olumsuz etkilerini azaltmayı hedefleyen küresel bazlı girişimlerdir. UNFCCC’de sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik eylem stratejileri ve yükümlülükler düzenlenmiştir. Kyoto Protokolü ise, iklim değişikliği ile savaşmak adına 1997 yılında kabul edilmiş ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Protokol, UNFCCC doğrultusunda küresel ısınmayı azaltmaya yönelik ilk uluslararası anlaşma olup, ilgili ülkeler 2008-2012 yılları arasında sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyelerinin ortalama %5 altına indirmeyi taahhüt etmiştir. Protokol, bazı mekanizmalar aracılığıyla sera gazlarını azaltmayı hedeflemektedir. Bunlar “Ortak Uygulama (Joint Implementation -JI-)”, “Temiz Kalkınma (Clean Development Mechanism -CDM-)” ve “Emisyon Ticareti (Emission Trading -ET-)” mekanizmalarıdır. Ortak Uygulama ve Temiz Kalkınma proje bazlı mekanizmalar iken, Emisyon Ticareti piyasa bazlı bir mekanizmadır.

Ortak Uygulama Mekanizması ile, emisyon hedefi belirlemiş gelişmiş herhangi bir ülke, yine emisyon hedefi belirlemiş bir başka gelişmiş ülkede emisyon azaltımına yönelik ortak projeler yürütebilmektedir. Bu projeler sonunda emisyon hacmini azaltmayı başaran ev sahibi ülke “Emisyon Azaltım Birimi (Emission Reduction Unit -ERU-)” adı verilen krediler kazanmakta ve kazanılan bu krediler emisyon hedefi belirlemiş yatırımcı ülkeye satılabilmektedir. Böylece, yatırımcı ülke satın almış olduğu kredileri toplam hedefine ekleyerek sera gazı emisyonunu arttırabilirken, transfer edilen emisyon azaltım kredisi miktarı ev sahibi ülkenin toplam sera gazı emisyonundan düşülmektedir. Ortak Uygulama Mekanizmasına katılan ülkeler, Kyoto Protokolü taahhütlerini esnek ve maliyet etkin olarak gerçekleştirirken, projeye ev sahipliği yapan ülke de yabancı sermaye yatırımları ve teknoloji transferinden yararlanmaktadır. Çoğu Ortak Uygulama projesi, endüstrileşmedeki yetersizliği ile emisyon azaltmanın nispeten daha ucuza mal edildiği Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde geliştirilmektedir.

Temiz Kalkınma Mekanizması ise, emisyon hedefi belirlenmiş gelişmiş bir ülkenin, emisyon hedefi olmayan gelişmekte olan bir ülkede yapmış olduğu emisyon azaltıcı proje yatırımları yoluyla “Sertifikalandırılmış Emisyon Azaltımı (Certified Emission Reduction -CER-)” kredisi kazanmasını ve kazanılan bu kredi sayesinde, ülke içerisinde bu kredi miktarı kadar daha fazla emisyon yapma hakkı elde etmesini sağlamaktadır. Görüldüğü gibi, Ortak Uygulama projeleri bir başka gelişmiş ülkede gerçekleştirilirken, Temiz Kalkınma Mekanizması projeleri gelişmekte olan ülkelerde uygulanmaktadır. Temiz Kalkınma Mekanizması, gelişmiş ülkelerin emisyon azaltım taahhütlerine riayet etmelerini desteklerken, gelişmekte olan ülkelere de sürdürülebilir kalkınmada yardımcı olmaktadır. Sera gazları atmosfere homojen bir şekilde dağıldığından, azalma nerede gerçekleşirse gerçekleşsin, CO2 oranındaki azalmanın etkisi her yerde aynı olmaktadır. Bu da emisyon azaltımının marjinal maliyetin en düşük olduğu yerde gerçekleştirilmesi için oldukça önemli bir nedendir.

Endüstrinin yetersiz ve çevre yönetmeliklerinin nispeten daha gevşek olması nedeniyle, sera gazı emisyonunu gelişmekte olan ülkelerde azaltmaya çalışmak, gelişmiş ülkelerde olduğundan çok daha ucuza mal olmaktadır.

Kyoto Protokolü’nün yarattığı üçüncü mekanizma olan Emisyon Ticareti ise, piyasa bazlı bir mekanizma olup, bu mekanizma aracılığıyla belirli emisyon hedefi olan ülkelerin kendi aralarında emisyon izinlerinin (European Union Allowance Unit -EUA-) bir bölümünü alıp satabilmeleri sağlanmaktadır. Buna göre, emisyon hedefi olan bir ülke emisyon azaltımı yapmışsa, bu azaltımı bir başka ülkeye satabilmektedir. Bu durum, emisyon azaltımına dayalı yeni bir piyasanın oluşmasını ve bu piyasada işlem görecek enstrümanların geliştirilmesini sağlamıştır. Piyasada çoğunlukla CO2 ticareti yapılması nedeniyle, bu piyasalara genel olarak “karbon piyasası”, yapılan işleme de “karbon ticareti” adı verilmektedir. ERU ve CER gibi kredilerin verilmesini Birleşmiş Milletler denetlemektedir ve bu krediler, sadece bağımsız akredite kuruluşların onayladığı emisyon azaltımı projelerine verilmektedir. EUA’ların (emisyon izinleri) alım-satımı ile ERU ve CER’lerin (proje bazlı krediler) alım-satımı birbirinden çok farklı işlemlerdir ve farklı türde riskler içermektedir. Kyoto Protokolü ile ortaya çıkan bu mekanizmalar, dünyanın neresinde olursa olsun, alınan önlemlerin atmosferdeki sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik eylemler olduğunun kanıtıdır. Bu mekanizmalar, aynı zamanda, sera gazı emisyonlarını azaltma çabalarının düşük maliyetle gerçekleştirilmesi amacıyla tasarlanmıştır. Yakın geçmişte ABD, Avustralya, Kanada, Japonya ve bazı AB ülkelerinde farklı emisyon ticareti programları uygulamaya konulmuş olup, bunların bazıları hala devam etmektedir.

2. EMİSYON TİCARET SİSTEMİ

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), başta CO2 olmak üzere küresel ısınmaya sebep olan sera gazı emisyonunun azaltılmasını amaçlayan bir mekanizmadır. Sistemin işleyişi ticareti yapılabilen karbon tahsisatları (izinleri, sertifikaları) üretilerek bu tahsisatların bunun için oluşturulmuş bir ticaret platformunda alınıp satılması ve bu yolla kirleticilerin emisyonlarını azaltmaları yönünde bir teşvik sağlanmasına dayanmaktadır. ETS bütün sera gazlarını kapsayabileceği gibi sadece CO2 gibi bir kısmını da kapsayabilir.

Sera gazı emisyonuna yönelik ETS, kirletici maddelerin ticarete konu edilerek kullanımının azaltılması yönündeki ilk uygulama değildir. ABD’de Temiz Hava Yasasında (Clean Air Act) 1990 yılında yapılan kapsamlı değişikliklerle SO2 ve NOx gibi kirletici maddelerin azaltılması amacıyla emisyon ticareti gibi piyasa tabanlı mekanizmalar ve diğer yenilikçi uygulamalar yürürlüğe sokulmuştur. Bu mekanizmalar kirletici maddelerin emisyonlarına sınır getirilmesi, katılımcılara emisyon izni yani tahsisat verilmesi ve tahsisatların alınıp satılabilmesine müsaade edilmesi, sıkı kontrol, her bir dönem sonunda katılımcıların emisyonları kadar tahsisat bulundurmak zorunda olması, yeteri kadar tahsisat bulundurmayan katılımcılara Çevre Koruma Ajansı tarafından otomatik olarak ceza kesilmesi gibi unsurları barındırmakta olup bu unsurlar daha sonra uygulamaya konulan diğer emisyon ticareti sistemlerinde de görülmektedir.

Benzer bir sistem, su kirliliğini önlemek için Avustralya’da 1990’larda uygulanmaya başlanmıştır. New South Wales’da bulunan Hunter River’da kömür madenleri ve elektrik santrallerinin nehre tuzlu su boşaltımları sebebiyle oluşan tuzlanmayı önlemek için 1970’lerin başında 11 kömür madenine ve 2 elektrik santraline sabit bir üst sınırdan tuzlu su tahliyesi için izin verilmişti. Mevcut bu sistem üzerinden ticareti yapılabilir tahsisat sistemi kurmak amacıyla 1995’te 7 yıllık bir proje geliştirilmiş ve her bir katılımcıya belirli oranda atık su tahliye kotası tanınmıştır. Düzenleyici rejimlere kıyasla böyle bir ekonomik aracın kullanım maliyetini hesaplamak güç olsa da prensipte idarenin idare ve kontrol düzenlemeleri maliyetlerini azaltacağı öngörülmüştür.

ETS, karbon tahsisatının belirli bir piyasada alınıp satılabildiği piyasa temelli bir sistem olup ülke veya sektör çapında karbon emisyon üst sınırı veya işletmeler açısından emisyon tabanı merkezi bir otorite tarafından belirlenir. Böylelikle toplam emisyonun üst sınırının aşılmaması garantilenmiş olur. Bu emisyon sınırına göre firmalara karbon tahsisatları ücretsiz olarak veya açık arttırma ile dağıtılır. Tahsisatın toplam miktarı ise önceden belirlenmiş üst sınırı geçemez.

Genellikle karbon tahsisatının miktarı zamanla azaltılır. Böylelikle işletmelere emisyonlarını daha etkin bir şekilde azaltmaları ve aynı zamanda maliyetlerini düşürmeleri için bir teşvik sağlanmış olur. Dolayısıyla ETS, karbon ticaretinin çevresel hedeflerini tutturmak için bu gerekli bir yoldur. Teorik olarak, tahsisat miktarının azaltılması kıtlık oluşturacağı için tahsisatın piyasa değeri de korunmuş olacaktır.

ETS iki önemli bileşen üzerinde yükselir: Birincisi emisyonlara sınır getirilmesi iken ikincisi ise kirleticilere belli bir miktarda karbon emisyonu gerçekleştirmelerine izin veren ticareti yapılabilir tahsisatlardır. Emisyonlar üzerine getirilen sınır, çevresel hedeflere ulaşılmasını sağlarken emisyonda bulunan firmaların yükümlülüklerine uymak için kendi rotalarını çizmelerine izin verir.

ETS’de tahsisatlar ya ücretsiz ya ihale yoluyla ya da bu ikisinin karmasıyla dağıtılabilir. Ücretsiz tahsisat genellikle sistemin kuruluş safhasında tercih edilmektedir. Bunun altında, sistemin yeni olması sebebiyle katılımcıların tecrübesiz olması, ülkelerin sisteme dâhil işletmelerini rekabetçilik kaybına karşı korumak istemeleri gibi sebepler yatmaktadır. İlerleyen safhalarda; tahsisatın bir kısmı ihale yoluyla satılırken kalan kısmı yine ücretsiz dağıtılmakta ya da tahsisatlar tamamen ihale usulüne tabi olmaktadır. AB, ETS, Western Climate Initiative, the Regional Greenhouse Gas Initiative ve İsviçre ihale usulünü düzenli olarak uygularken Güney Kore bazı alt sektörler için küçük miktarlarda tahsisatın ihalesine 2019 yılının başında başlamıştır. Yeni Zelanda ise 2020’de ihale mekanizması kurmaya karar vermiştir. Ülkeler, tahsisatların satılması sonucu elde edilen gelirleri, genellikle iklim değişikliği ve enerji tasarrufu gibi hedefler için harcamaktadır; ancak bu gelirleri doğrudan bütçeye gelir olarak kaydeden İsviçre gibi ülkeler de bulunmaktadır.

3. EMİSYON TİCARET SİSTEMİ TÜRLERİ

ETS, en üst Emisyon Üst Sınırı ve Ticareti (cap-and-trade system-CTS) ve Taban ve Kredi Sistemi (baseline and credit scheme-BCS) olarak ikiye ayrılmaktadır. Emisyon Üst Sınırı ve Ticareti (CTS) genel bir emisyon üst sınırının belirlendiği ve sisteme dahil olan işletmelere bu üst sınır çerçevesinde sera gazı emisyon hakkı tanınan bir mekanizmadır. Genellikle ETS denilince bu mekanizma anlaşılmaktadır; ancak bu aslında ETS’nin bir alt türüdür. İşletmeler dönem başında yetkili otorite tarafından kendilerine verilen tahsisatın dönem sonunda emisyonlarına denk gelen kadar kısmını söz konusu otoriteye teslim etmek zorundadır. Emisyonlarını azaltmayı başaran bir işletme, elinde kalan tahsisatları bunu başaramayan işletmelere satarak gelir elde edebilir. Tahsisat fiyatları genel olarak emisyon üst sınırına ve emisyon azaltım önlemlerinin maliyetlerine bağlıdır.

Emisyon tahsisatları işletmelere ücretsiz olarak dağıtılabileceği gibi ihale yoluyla da satılabilmektedir. CTS’de tahsisatların kıt olması piyasada bir karbon fiyatının oluşmasını sağlar. Azaltım maliyetleri tahsisatların fiyatından düşük olduğu takdirde bu durum işletmeleri emisyonlarını azaltma yönünde teşvik edecektir. Maliyetlerine karbon fiyatları da katılan ürünlerin kendi fiyatıda yükseleceğinden tüketiciler daha az ödemek için daha düşük karbon emisyonu içeren ürünleri satın almak isteyecek ve ekonomi genelinde karbon düzeyi azalacaktır. Belirlenmiş olan bu karbon üst sınırı eşit miktarlarda tahsisatlara ayrılır. Bu genellikle ton başına CO2 üzerine bir tahsisat olacak şekilde ayarlanır. Firmalar emisyonları için bu tahsisatları elinde tutarken saldıkları her bir ton CO2 için bir tahsisat teslim eder. Kendisine tanınan limitin üstüne çıkmak isteyen firma, daha az izine ihtiyacı olan firmalardan, arz ve talebe göre belirlenen fiyat üzerinden, tahsisat satın alabilir.

Taban ve kredi sistemi (BCS), işletmelerin, kendileri için önceden belirlenmiş bir tabanın altına düşürdüğü emisyon yoğunluğu için, tahsisat aldıkları bir sistemdir. Belirlenen sınırın üstünde bir emisyon yoğunluğuna sahip olan, yani emisyon yoğunluklarını azaltamayan işletmeler, tahsisat satın almak zorundadır. Ülkenin toplam emisyonları bakımından herhangi bir üst sınır yoktur. İşletmelerin emisyon tabanı; geçmiş emisyonları göz önüne alınarak belirlenebileceği gibi her bir işletme için oluşturulmuş performans standartlarına göre de saptanabilir. Emisyon azaltımı yaparak tahsisat elde etme kabiliyeti ve tahsisat satın almaktan kaçınma baskısı işletmeleri daha düşük emisyon yoğunluklu üretim süreçleri bulmaları yönünde teşvik edicidir. CTS’de bütün tahsisatlar başlangıçta dağıtılmakta ve tamamı ticarete tabi olabilmektedir. Halbuki BCS’de belirli bir referans veya hedefe göre yapılan emisyon azaltımları sonucu tahsisatlar elde edilebilmekte ve bunlar ticarete konu olabilmektedir.

3.1.EMİSYON TİCARET SİSTEMİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ

ETS sistemi hâlihazırda Avrupa’da yaygın olarak uygulanan bir sistemdir. Bugün için bu sistemi uygulayan 42 ülkenin 32’si AB ETS sistemi üyesidir. İlk aşamada, Birlik düzeyinde emisyon tahsisatını “idari yetki” olarak tanımlama girişimi AB Komisyonu içinde sorunlara neden olunca tanımlama yetkisi üye ülkelerin uhdesine bırakılmıştır. Bu durum, emisyon tahsisatlarının üye ülkelere göre değişen bir yasal tanıma sahip olmasına yol açmıştır.

Ülke

Emisyon Tahsilatı İle İlgili Yasal Tanımlama

Olumlu/Olumsuz

Tanımlama

Sınıflandırma

Mülkiyet Hakkı Türü

Avrupa Bölgesi

Almanya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Finansal Araç

Slovakya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Emtia

B.Krallık

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Geri Ödenebilir, kaydileştirilmiş alet

İspanya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Farklılaşmamış Mal

Slovenya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Geri Ödenebilir, kaydileştirilmiş alet

Danimarka

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Ticari Varlık

Norveç

Yok

 

 

Vergi İdaresi: Maddi olmayan hak, KDV Kanunu: hizmet ve diğer: finansal ara.

İsveç

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Finansal araç

Letonya

Var

Negatif

 

Mülkiyet hakkının bir parçası olarak kabul edilmekle birlikte finansal araç değildir.

Macaristan

Var

Pozitif

Diğer

Geri ödenebilir kaydileştirilmiş alet (Devlet mülkiyeti)

Finlandiya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Spot piyasalarına emtia,Forward piyasasında finansal araç

Polonya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Müzakere Edilebilir Mülkiyet Hakkı

Hırvatistan

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Finansal Araç

Güney Kıbrıs

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

 

Litvanya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

 

Fransa

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Tahsisatlar menkul mal niteliğinde

İtalya

Yok

 

 

Tartışma Halinde

Portekiz

Var

Pozitif

Diğer

Hizmet

Bulgaristan

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Hükümet Hibesi, Serbest Tahsisat

Romanya

Var

Negatif

 

Ne mal ne de finansal araç olarak değerlendiriliyor.

Hollanda

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Öz Sermaye

Avusturya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Finansal Araç

Yunanistan

Yok

 

 

 

Belçika

Yok

 

 

 

Estonya

Yok

 

 

 

Diğer Ülkeler/Bölgeler

Kanada/ Ontario

Var

Pozitif

Uyum Aracı

 

Kanada/ Quebec

Var

Pozitif

Uyum Aracı

 

ABD/Kaliforniya

Var

Pozitif

Uyum Aracı

 

ABD/RGGI

Var

Negatif

 

 

Avusturalya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

 

Yeni Zelanda

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Finansal Araç

Japonya

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

 

Güney Kore

Yok

 

 

 

İsviçre

Var

Pozitif

Mülkiyet Hakkı

Finansal Araç

Kazakistan

Yok

 

 

 

Tablo 1: Chuwen ve diğerleri,2018

Tablo 1’de ETS sistemine sahip ülkelerin, emisyon tahsisatlarını farklı şekillerde tanımladıkları görülmektedir. Genel olarak, bu ülkeler emisyon tahsisatlarını mülkiyet hakkı, sınırlı mülkiyet hakkı, uyum aracı ve içeriğine bağlı olmak üzere dört farklı şekilde kategorize etmişlerdir. Ayrıca, bu sınıflandırmada emisyonların neden olduğu dışsallıkların negatif mi yoksa pozitif mi olduğu da önemlidir. Tablo 1’de görüldüğü üzere 25 ülke kendi emisyon düzenlemelerinde pozitif tanıma yer verirken, 3 ülke ise negatif tanıma yer vermiştir.

3.1.1. AVRUPA BİRLİĞİ EMİSYOM TİCARETİ SİSTEMİ (AB ETS)

AB ETS, Avrupa’nın iklim değişikliği ile mücadelede ve sera gazı emisyonlarını azaltmada kullandığı birincil araçtır ve bir CTS olarak tasarlanmıştır. Kapsamına karbondioksit emisyonları, bütün nitrik, adipik, glioksilik asit ve glioksal üretiminden kaynaklanan azot oksit emisyonları ve alüminyum üretiminden gelen perflorokarbon (PFC) emisyonları girmektedir.

2017 yılında yayımlanan Avrupa Komisyonu raporuna göre Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Estonya, İzlanda ve Litvanya haricindeki üye ülkelerde tahsisatların ikincil piyasalarda gördüğü işlemler KDV’ye tabi olmakla birlikte, yalnızca üç üye ülke tahsisat ihracına KDV uygulamaktadır. Aynı raporda bu ülkelerin çoğunda tahsisatların yurt içi alım satımlarında reverse-charge mekanizmasının yürürlükte olduğu ile tahsisatların alım satımından elde edilen gelirlerin kurumlar vergisi yönünden vergilendirilmesinin 15 üye ülkede uygulandığı belirtilmektedir.

3 Ocak 2018’den itibaren emisyon tahsisatları finansal araç olarak tanımlanmış, bunun sonucunda tahsisatların spot işlemleri de finansal piyasa kurallarına tamamen tabi olmuştur (Emission-EUETS.Com, 2020). Bundan önce, Finansal Enstrüman Piyasaları (MiFID I) hakkında 2004/39/EC sayılı Avrupa Parlamentosu Direktifi emisyon tahsisatlarını finansal araç kapsamına almamıştı.

2005 yılından bu yana uygulanan AB Emisyon Ticaret Sistemi (AB ETS), bölgesel olması ve çok ülkeli emisyon üst sınırı ve ticareti (cap and trade) sistemi olması yanında aynı zamanda dünyanın en büyük karbon piyasasıdır. AB ETS’sinde tahsisatların çoğu şu anda ücretsiz olarak tahsis edilmekle birlikte, üye ülkelerin ilk ticaret döneminde (2005-2007) tahsisatların %5’ine kadar ve devam eden ikinci ticaret döneminde (2008-2012) %10’una kadar olan kısmını açık artırmaya çıkarma hakkı bulunmaktadır. 2013 yılı itibariyle açık artırma usulü, AB’de emisyon tahsisatlarını dağıtmada baskın yöntem haline gelmiştir. CO2 maliyetini tüketici fiyatlarına yansıtma kapasitesi nedeniyle elektrik santralleri başlangıçtan itibaren tam açık artırmaya tabi olurken, endüstriyel tesisler için açık artırma 2027 yılına kadar kademeli olarak devreye girecektir.

AB ETS’de tahsisatların dağıtımında esas yöntem ihale usulü olsa da ücretsiz tahsisat hâlihazırda devam etmektedir. Ancak, Avrupa Komisyonu sistemin 3. fazı olan 2013- 2020 arası dönemde ihale ile tahsisatın payının toplam içerisinde %57 olacağını tahmin etmektedir. 2013 yılından bu yana elektrik sektörüne ücretsiz tahsilat verilmemektedir. 2013 ile 2015 yılları arasında AB üyesi ülkeler yaklaşık 2 milyar tahsisatı ihale yoluyla satmış ve 11,7 milyon avro tutarında gelir elde etmiştir. Bu tutar içinde en yüksek pay Almanya’ya giderken onu İngiltere, İspanya ve İtalya izlemiştir.

ETS tahsisatlarının satışından elde edilen toplam gelir; 2012-2017 arası için 21 milyar Avroyu aşarken bu miktar 2018’de 14 milyar Avro ve 2019’da 14,6 milyar Avronun üzerine çıkmıştır. 2013-2015 arasında AB üyesi ülkeler ihale gelirlerinin %85’ini iklim hedefleri için harcarken 2017’de bu hedeflere yönelik yapılan harcama veya harcama planlaması %80’den fazla olmuştur. Çoğu üye ülke ihaleden elde edilen gelirleri ülke içi iklim faaliyetlerine harcarken Danimarka, İrlanda, Lüksemburg ve İtalya söz konusu gelirlerin %50’sini ülke için iklim faaliyetleri, %50’sini de uluslararası iklim faaliyetleri için harcamıştır.

ETS Direktifi, Üye ülkelerin açık artırma gelirlerinin en az %50’sini veya finansal olarak eşdeğerini iklim ve enerji ile ilgili amaçlar için kullanmasını öngörmektedir. AB Komisyonunun son verilerine göre 2013-2018 arasında elde edilen ETS gelirlerinin yaklaşık %80’i iklim ve enerji ile ilgili amaçlarla kullanılmıştır.

3.1.2. QUEBEC EMİSYON ÜST SINIRI ve TİCARETİ

Quebec Emisyon Ticareti Sistemi 2012’de yürürlüğe konulmasına rağmen 1 Ocak 2013’te resmen faaliyete başlamış ve 1 yıl sonra da Kaliforniya emisyon ticareti sistemine bağlanmıştır. Yılda 25.000 metrik ton veya daha fazla CO2 eşdeğeri emisyonda bulunan işletmeler sisteme dâhildir. Sistem elektrik üretimi, binalar, ulaştırma ve sanayi sektörlerinde fosil yakıt kullanımını ve endüstriyel prosesleri içermektedir.

Sistemde üç tür emisyon tahsisatı bulunmaktadır:

  1. Ücretsiz dağıtılan, ihaleyle veya hükümetle karşılıklı anlaşmayla satılan emisyon birimleri,
  2. Sisteme dahil olmayan sektörlerde yapılan emisyon azaltımlarından elde edilen offset kredileri,
  3. Önceden yapılan azaltımlar için verilen krediler.

3.1.3. YENİ ZELANDA EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ

Yeni Zelanda ETS uygulamasına 2008 yılında başlatılmıştır. Esasen bütün ekonomiyi kapsayacak şekilde tasarlanan sistem oldukça geniş bir kapsama sahiptir. Örneğin ormancılık sektörü ağaç kesimi sebebiyle hem emisyon kaynağı hem de ağaç dikimi faaliyetleri sebebiyle tahsisat kaynağıdır. Ormancılık, sabit enerji tesisleri (elektrik santralleri, endüstriyel ısıtma, vb.), endüstriyel süreçler, sıvı fosil yakıtlar ve atık kapsama giren sektörlerdir. Tarım sektörü yıllık raporlama haricinde herhangi bir yükümlülüğe sahip değildir. 2025 yılından itibaren ise hayvancılık ve gübre üretimi üzerine karbon fiyatlandırması uygulanacaktır. Bunun için tarım sektörü ile Yeni Zelanda Hükümeti arasında gayri resmi bir anlaşma yapılmış olup halen seçenekler görüşülmektedir. 2008 yılından 2015’in ortasına kadar, Yeni Zelanda ETS uygulaması ülke çapında bir emisyon sınırı olmadan ve uluslararası Kyoto Protokolü karbon piyasalarına tam bağlı olarak işlemiştir. 2015 yılında bu bağlantı kaldırılmış ve tamamen ülkeye özgü bir ETS halini almıştır. Gelecekte ülke çapında bir emisyon gazı sınırı belirlenmesi beklenmektedir. Yeni Zelanda vergi kanunlarına göre her bir emisyon tahsisatı, istisnai finansal düzenlemeler olarak muamele görmektedir. 1989 sonrası orman alanları ile ilgili tahsisatlar; hükümet tarafından işletmeye verildiğinde vergilendirilebilir gelir doğmaz, ancak bu tahsisatlar satıldığında vergi yükümlülüğü doğar. 1990 öncesi orman alanları ile ilgili tahsisatların hükümet tarafından işletmelere tesliminde, bu tahsisatların işletmeler tarafında satışında vergi doğmaz. Ancak bu işletmeler tahsisat satın alıp daha sonra bunları satarsa doğacak her kazanç vergilendirilebilir ve her zarar da indirim konusu olabilir.

Tahsisatlarla ilgili işlemler mal ve hizmetler vergisi (GST) bakımından sıfır orana tabidir. Bunlar, Yeni Zelanda siciline kayıtlı tahsisatlar için geçerli olup gönüllü ya da gayri resmi emisyon tahsisatları gelir vergisi ve GST kuralları kapsamında değerlendirilmektedir. Yeni Zelanda Hükümeti, Emisyon Ticareti Sisteminin “gelir-nötr” olması gerektiğini ifade etmekle birlikte bu konuda yasal bir düzenleme yapılmamıştır. Tahsisatlar endüstri, balıkçılık ve ormancılık sektörlerine ücretsiz verilmektedir. Enerji santralleri, katı atık depolama, akaryakıt tedarikçileri ve havalandırma, yangın söndürücüler, köpük 2008 yılından 2015’in ortasına kadar, Yeni Zelanda ETS uygulaması ülke çapında bir emisyon sınırı olmadan ve uluslararası Kyoto Protokolü karbon piyasalarına tam bağlı olarak işlemiştir. 2015 yılında bu bağlantı kaldırılmış ve tamamen ülkeye özgü bir ETS halini almıştır. Gelecekte ülke çapında bir emisyon gazı sınırı belirlenmesi beklenmektedir. Yeni Zelanda vergi kanunlarına göre her bir emisyon tahsisatı, istisnai finansal düzenlemeler olarak muamele görmektedir. 1989 sonrası orman alanları ile ilgili tahsisatlar; hükümet tarafından işletmeye verildiğinde vergilendirilebilir gelir doğmaz, ancak bu tahsisatlar satıldığında vergi yükümlülüğü doğar. 1990 öncesi orman alanları ile ilgili tahsisatların hükümet tarafından işletmelere tesliminde, bu tahsisatların işletmeler tarafında satışında vergi doğmaz. Ancak bu işletmeler tahsisat satın alıp daha sonra bunları satarsa doğacak her kazanç vergilendirilebilir ve her zarar da indirim konusu olabilir. Tahsisatlarla ilgili işlemler mal ve hizmetler vergisi (GST) bakımından sıfır orana tabidir. Bunlar, Yeni Zelanda siciline kayıtlı tahsisatlar için geçerli olup gönüllü ya da gayri resmi emisyon tahsisatları gelir vergisi ve GST kuralları kapsamında değerlendirilmektedir. Yeni Zelanda Hükümeti, Emisyon Ticareti Sisteminin “gelir-nötr” olması gerektiğini ifade etmekle birlikte bu konuda yasal bir düzenleme yapılmamıştır. Tahsisatlar endüstri, balıkçılık ve ormancılık sektörlerine ücretsiz verilmektedir. Enerji santralleri, katı atık depolama, akaryakıt tedarikçileri ve havalandırma, yangın söndürücüler, köpük üretimi ve tıbbi aerosoller gibi ürünlerden kaynaklanan sera gazlarını salanlar ücretsiz tahsisatın kapsamı dışındadır. Ücretsiz tahsisatın 2021-2030 arasında yıllık %1, 2031-2040 arasında yıllık %2 ve 2041-2050 arasında ise yıllık %3 oranında azaltılması önerilmiştir. Tahsisatların ihale yoluyla dağıtılmasının 2021’de başlaması beklenmektedir; böylelikle hükümet ekonomiye geri döndürmek üzere önemli bir gelire kavuşacaktır. Bu gelirin 2021-2030 yılları arasında 130 ila 830 milyon Yeni Zelanda Doları arasında olabileceği tahmin edilmektedir.

3.1.4. KALİFORNİYA ETS VE REGıONAL GREENHOUSE GAS INITIATIVE

2012’de başlatılan ve yükümlülük dönemi Ocak 2013’te başlayan Kaliforniya ETS, eyalet emisyonlarının %80’ini kapsamaktadır. Sistemin temel amacı, eyaletin sera gazı emisyonlarını 2020 yılına kadar 1990 seviyelerine çekmek ve 2030 itibariyle 1990 seviyesinin %40, 2050 itibariyle de %80 altına indirmektir. Sistemde ihale ile satılan tahsisatlardan doğan gelir, Greenhouse Gas Reductions Fund isimli fona aktarılmaktadır. Bu fonda toplanan gelirler, emisyon azaltım projelerini ve dezavantajlı toplulukları desteklemek için kullanılmakta olup bu projeler ulaştırma ve sürdürülebilir topluluklar, temiz enerji ve enerji etkinliği, doğal kaynaklar ve atık saptırma olarak sınıflandırılabilir. Zira Kaliforniya’nın kendi eyalet mevzuatına göre ETS ihale gelirlerinin en az %25’i dezavantajlı topluluklara yönelik projelere harcanmak zorundadır. ABD’de sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik ilk piyasa tabanlı zorunlu program olan Regional Greenhouse Gas Initiative (RGGI) Connecticut, Delaware, Maine, Maryland, Massachusetts, New Hampshire, New Jersey, New York, Rhode Island ve Vermont eyaletlerinin iş birliği ile oluşturulmuştur. Sistem sadece elektrik üretiminden kaynaklanan emisyonları kapsamaktadır. RGGI’da eyaletler CO2 tahsisatlarının %90’ını ihale ile dağıtmakta olup (RGGI, 2017) 2009- 2017 arasında sisteme üye eyaletler tahsisat ihalelerinden hemen hemen 2,8 milyar $ gelir elde etmiştir. Elde edilen bu gelirin nasıl harcanacağı eyaletlerin yetkisindedir; ancak bu harcamaları dört alanda sınıflandırmak mümkündür:

  1. Enerji verimliliği,
  2. Temiz ve yenilenebilir enerji,
  3. Azaltım ve
  4. Doğrudan fatura yardımları (örneğin elektrik faturasında indirim yapılması). Enerji verimliliği için yapılan harcamalar 2017 yılı RGGI yatırımları içinde %51’lik bir pay alırken temiz ve yenilenebilir enerji %14, sera gazı azaltımı %14 ve doğrudan fatura yatırımları %16’lık bir kısmı oluşturmuştur.

4. EMİSYON TİCARET SİSTEMİ ve TÜRKİYE

Ülkemiz, 1994 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS) 24 Mayıs 2004’te 189. taraf ülke olarak katılmıştır. Sözleşme yürürlüğe girdiği sırada Türkiye, BMİDÇS’nin hem I hem de II sayılı listesinde yer alırken Marakeş’te 7. Taraflar Konferansı’nda alınan 26/CP.7 sayılı Kararla BMİDÇS’nin EK-II listesinden çıkarılmış, fakat özel şartları kabul edilerek EK-I listesinde kalmıştır. Sözleşmede EK-I Tarafları emisyonlarını sınırlamaya ve yutaklarını iyileştirmeye yönelik politika ve önlemler geliştirmekle yükümlüdür. Ayrıca EK-II’de yer alan gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere Sözleşme’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmak ve uyum için mali kaynak sağlamak ve teknoloji transferi için adımlar atmakla yükümlüdür (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2020).

Sera gazı emisyonlarının artmaya devam etmesi ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin daha fazla hissedilir hale gelmesi üzerine, gelişmiş ülkelerin bağlayıcı yükümlülükler üstlenmeleri için BMİDÇS’ye taraf ülkeler, Kyoto Protokolü’nü (KP) müzakere etmeye başlamış ve 1997 yılında Kyoto’da yapılan 3. Taraflar Konferansı’nda Protokol kabul edilmiş, 2005 yılında da yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz Protokol’e 2009 yılında taraf olmuştur (Dışişleri Bakanlığı, 2020).

KP üç yeni mekanizma yoluyla, EK-I Taraflarına azaltım yükümlülüklerini yerine getirmede belli ölçüde esneklik sağlamıştır. Protokolün oluşturduğu ve Kyoto mekanizmaları olarak bilinen üç esneklik mekanizması şunlardır: Ortak Yürütme JI) (Madde 6), Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM) (Madde 12) ve Salım Ticareti (ET) (Madde 17) (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2020).

Türkiye, BMİDÇS’nin Ek I’inde yer alması sebebiyle CDM projelerine ev sahipliği yapamamakta ve Protokolün Ek-B’sinde olmaması sebebiyle de herhangi bir azaltım yükümlülüğü bulunmamaktaydı. Türkiye, KP’nin emisyon ticaretine konu esneklik mekanizmalarından yararlanamamakla birlikte Gönüllü Karbon Piyasasına yönelik projeler 2005 yılından beri geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Bu projeler genellikle çevresel ve sosyal sorumluluk ilkesi çerçevesinde geliştirilmiştir. Bu çerçevede, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Sera Gazı Emisyon Azaltımı Sağlayan Projelere İlişkin Sicil İşlemleri Tebliği”, 07.08.2010 tarih ve 27665 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğ ile Gönüllü Karbon Piyasalarına yönelik geliştirilen ve yürütülen projelerin kayıt altına alınması hedeflenmekte olup Tebliğ çerçevesinde oluşturulan Sicil sadece karbon piyasalarında sertifika elde edilmesini amaçlayan emisyon azaltımı faaliyetlerini kapsamaktadır. Sicil kapsamındaki projeler Çevre ve Şehircilik Bakanlığına resmi olarak iletilmekte ve aynı zamanda Bakanlığın ilgili internet adresinden ulaşılabilecek elektronik kayıt sistemine kayıt edilmektedir (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2020).

Türkiye, piyasa temelli mekanizmalar konusundaki politik karar verme sürecini desteklemek üzere gerekli analitik raporların hazırlanması için Dünya Bankası Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı’ndan (PMR) hibe almış ve bu çerçevede Türkiye için emisyon ticaret sisteminin (ETS) kurulmasına yönelik yol haritası geliştiren ve Kasım 2015 ile Aralık 2016 tarihleri arasında yürütülmüş bir proje altında Türkiye’de Sera Gazı Emisyon Ticareti Sisteminin Kurulmasına Yönelik Yol Haritası raporu yayımlanmıştır. Bu raporda Türkiye’de kurulması muhtemel bir emisyon ticaret sistemi için tasarım unsurları ele alınmaktadır.

Dünya Bankası tarafından yayımlanan “Karbon Fiyatlandırmasının Durumu ve Eğilimleri” raporuna göre, karbon vergileri ve emisyon Ticaret sistemlerinin (ETS) geliri 2022 yılında yüzde 10 artarak 95 milyar dolar ile rekor seviyeye ulaşmıştır. Bu rapora göre emisyon Ticaret sistemlerinden ve karbon vergilerinden elde edilen gelirlerin yüzde 40’ı “Yeşil Harcamaya” ayrılırken, yüzde 10’u hanelere ve işletmelere aktarılmıştır. Karbon vergileri ve emisyon ticaret sistemleri tarafından kapsanan küresel emisyonların payı ise on yıl içerisinde yüzde 7’den yüzde 23’e yükselmiştir. ETS ve karbon vergisi uygulamaları dünyada yaygınlaşmaya devam ediyorken, T.C Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), sera gazı emisyonlarının uygun maliyetli ve ekonomik açıdan verimli bir şekilde azaltılmasını teşvik amacıyla emisyon Ticaret sistemi kapsamında tahsisatların dağıtımına ve alım-satımına ilişkin olarak karbon piyasalarının kurulmasına ve işletilemesine ilişkin usul ve esasların belirlendiği Karbon Piyasalarının İşletmesine İlişkin Yönetmelik Taslağı hazırlamış ve kamoyunun görüş ve değerlendirmelerine sunmuştur. Bu taslakta, karbon piyasalarına ilişkin genel esaslar, piyasa işletmecisinin sorumlulukları, işlem kayıt süreçleri, kayıt prosedürleri, ihale yöntemleri ve spot karbon piyasası gibi konular yer almaktadır.

Çevre Bakanlığı 17 Şubat 2021 tarihinde İklim Değişikliği ile İlgili Mücadele Sonuç Bildirgesi (“İklim Bildirgesi”) isimli bir bildirge yayınlanmıştır. İklim Bildirgesinde, sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ve iklim değişikliğine uyum sağlamasına yönelik 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planın uygulamaya konulacağı açıklanmıştır aynı zamanda İklim Bildirgesinde de düzenleneceği ifade edilen İklim Yasası taslağı üzerinde (“Taslak İklim Yasası”) Çevre Bakanlığı bir süredir çalışmaktadır. Taslakta, sera gazı emisyonlarının, Ulusal Katkı Beyanı (NDC) ve belirlenen net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda azaltılacağı ve iklim değişikliği kaynaklı riskler ile kayıp ve zararların tespiti, giderilmesi veya en aza indirilmesi için iklim değişikliğine uyum sağlanacağı belirtilmektedir. Sera gazı azaltımı ve iklim değişikliği ile uyum için düzenlenen maddelerde, görev ve sorumluluklar, ilgili kurumların daha sonra çıkaracağı yönetmeliğe bırakılmıştır. İklim değişikliği strateji ve eylem planları ile yerel iklim değişikliği eylem planlarının hazırlanması öngörülen taslakta, sektörel etki, etkilenebilirlik ve risk analizleriyle strateji ve eylem planlarına esas teşkil etmek üzere dönemsel olarak “İklim simülasyonları” hazırlanacağı belirtilmiştir. İklim değişikliği kaynaklı yaşanan kayıp ve zararlara yönelik sigorta sisteminin oluşturulacağı, TÜBİTAK bünyesinde temiz teknoloji araçlarının geliştirileceği, MEB ve YÖK eliyle eğitimle kapasite geliştirme araçlarının planlanacağı belirtilmektedir.

KAYNAKLAR

  1. Birol, U., & Bilgici, Y. (2021). Karbon fiyatlandırmasında emisyon ticaret sistemi ve önemi. Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10(1), 47-72.
  2. Güldoğan, E. (2010). Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sisteminin Ekonomik ve Yönetimsel Sorunları. II. Türkiye, 16-18.
  3. Tokmak, M., Tetik, B., Çelik, G., Yükselci, K., Çoşkun, A., Sarı, H., & Sönmez, Z. KARBON AYAK İZİ.
  4. AKTAŞ, Ö., & DEMİROĞLU, N. KARBON AYAK İZİ TUTUMU. SOSYAL BİLGİLER VE COĞRAFYA EĞİTİMİNDE PROJE TABANLI ÖĞRENME UYGULAMALARI.
  5. Airlie, C. (2010). EU CO2 permits stolen from Romania’s Holcim account. Bloomberg, https://www.bloomberg.com/news/articles/2010-12-01/romania-s-holcim-says-eucarbon-permits-stolen-from-its-account
  6. Dışişleri Bakanlığı (2020). Kyoto Protokolü. http://www.mfa.gov.tr/kyoto-protokolu.tr.mfa
  7. Ecofys (2016). Türkiye’de sera gazı emisyon ticareti sisteminin kurulmasına yönelik yol haritası, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ecofys proje no: CLINL16087
  8. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (2020). Emisyon ticareti. http://www.yegm.gov.tr/iklim_deg/emisyon_ticareti.aspx
  9. https://www.cdcalaw.com/upload/data/files/publications/taslak_iklim_kanunu_ve_yesil_mutabakat.pdf
  10. https://www.epdk.gov.tr/Detay/Icerik/5-13184/karbon-piyasalarinin-isletilmesine-iliskin-yonetm
  11. https://www.baib.gov.tr/files/downloads/PageFiles/f345dbce-f055-ed11-a91b-000c29511bae/Files/ek-3.pdf